Deniz Kurdu – Jack London

Deniz Kurdu – Jack London

  • Post author:
  • Post category:Roman
  • Post comments:0 Yorum

Zengin bir adam olan Van Weyden bir arkadaşını ziyaret etmek ve Japonya’ya fok avına gitmek üzere

Martinez adlı buharlı bir vapurla deniz seyahatine çıkmıştır. Yanında yardımcıları da vardır. Fakat Van Weyden ‘in bindiği vapur çıkan bir sisin içinde batar. Aklını kullanmayı bilen ve birçok konuda kendini geliştirmiş  bir adam olan Van Weyden, ölümden kurtulmayı ve hayatta kalmayı başarır.

Batan vapurdan kurtulan yolcular denizin ortasında can yeleklerine veya gemiden kalan parçalara tutunarak ölüme direnirlerken bir balıkçı teknesi kazazedeleri görmüştür. Farallon Adaları’ndan güneybatıya doğru giden bu balıkçı teknesi sağ kalan yolcuları denizde boğuşurlarken kurtarır.

 Ama onları kurtaran geminin kaptanı olan Kurt Larsen kaba, sert ve oldukça ters bir adamdır. “‘Wolf Larsen!’ diye soludu bir saniye sonra, ‘Şu ada bak sen! Kurt , tam kurt işte. Bazı kimseler gibi kötü kalpli birisi değil o. Çünkü kalpsizin teki. Kurt, bildiğin kurt, o kadar. Adıyla müsemma oluşuna şaşıyor musun?’ ” (Sy.56)

Kurt larsen , bir kadın vücudu gibi ince hatlara sahip bir adam olan Humphrey Van Weyden’e de bir misafir gibi davranmaz. Wolf Larsen, hayatı boyunca hiçbir işte çalışmamış olan   Humphrey Van Weyden’i çeşitli işlerde çalıştırmaya başlar. Kaptan Wolf Larsen’in çok sert ve acımasız kuralları vardır.  Gemideki bütün tayfalarda ondan çekinmekte herkes kendisini Wolf Larsen’in etkisi ve korkusu altında hissetmektedir. Çünkü o en güçlüdür!

Hayalet adlı bu gemi Humphrey Van Weyden için bir yaşam mücadelesi haline dönüşmüştür. Hayatı boyunca hiçbir işini kendi yapmamış , her işini başkalarına yaptırmaya alışmış, zengin bir mirasyedi olan  Humphrey Van Weyden için bu gemi  hayatta kalabilmek için bir mücadele alanına dönüşmüştür. Önceleri küçük işleri yapmayı öğrenmek için mücadele eden Van Weyden,  daha da güç işleri de yapmayı öğrenerek yavaş yavaş kendi ayakları üzerinde durmaya başarmıştır.

İlk olarak gemideki aşçının yanında çalıştırılan Weyden, verilen her görevi başararak ikinci kaptanlığa kadar yükselir.

Fakat gemideki bu günleri onun geçmişi ile hesaplaşmasına yol açmıştır.  Çok zengin bir aileden gelen doğayla en ufak bir teması olmayan kültürlü ve hassas bir adam iken şu anda gemideki en kötü işleri yapmakta üstelik yapmayı da başarmaktadır.  Üstelik acımasız ve gaddar bir adam olan Kaptan Larsen, hata yapan kişileri derhal astırmakta ve ölümle cezalandırmaktadır. Bu nedenle verilen her görevi başarmak ve hayatını korumak zorundadır.

Wolf Larsen,  bu geminin tanrısı gibi davranmakta, her türlü acımasız kararları anında verebilmekte ve uygulamaktadır. Humphrey Van Weyden hayatta kalabilmek için, tam bir diktatör olan Wolf Larsen’in kanunlarına uymak ve harfiyen yerine getirmek zorundadır. Hayatta kalmaya kararlı olan  Humphrey Van Weyden , çok zorba bir adam olan Wolf Larsen’in bu kanunlarına ve bu acımasız hayatın kurallarına uyum sağladıkça  kendi ayakları üzerinde durmayı başarmayı öğrenmekte üstelik de  gide gide gemidekilerden birisi gibi olmaya başlamaktadır.  Humphrey Van Weyden  de gide gide onlar gibi olmuştur.

Humphrey Van Weyden  git gide kaptanı da anlamaya başlamıştır. Wolf Larsen esasında kültürlü bir adamdır.  Üstelik Kaptan Larsen’in kamarasında geniş bir kitaplığı da vardır. Wolf Larsen,  acımasız katiller, namussuzlar, hırsızlar ve haydutlar arasında hayatta kalmaya çalışırken sert, acımasız, kaba ve gaddar bir adam dönüşmek zorunda kalmıştır.

Wolf Larsen denizde doğup büyümüş, dalgalarla, haydutlarla, acımasız insanlarla savaşarak hayatta kalmış biridir. Gemiyi kurtarmak için direği, hayatta kalabilmek için de gemiyi feda etmesi gerektiğini öğrenmiştir.  Aldığı tüm acımasız kararların altında zorlu okyanus şartları altında hayatta kalmak içgüdüsü ve tecrübeleri bulunmaktadır.  Aslında Kurt Larsen entelektüel bir adamdır ve idealist düşüncelere sahip Van Weyden  ile zaman zaman  tartışmalara da girmektedir.

Humphrey Van Weyden  ikinci kaptanlığa kadar yükselmiş, Kaptan Wolf Larsen’e en yakın adam olmuştur. Fakat  Bayan  Maud Brewster’ın  gemiye gelmesi ile  her şey değişmeye başlar. Bayan  Maud Brewster’ı çok zor günler beklemektedir.  Ama Humphrey Van Weyden  Bayan  Maud Brewster’e aşık olmuş ve onu korumak ve kollamak güdüsü ile hareket etmeye başlamıştır.  Bu nedenle de iki aşık gemiden artık kaçmak zorundadır.

Van Weyden, bir kaçma planı hazırlar ve uygulamaya koyar. Humphrey Van Weyden  ile Bayan  Maud Brewste bir sandal ile gemiden kaçarlar. Fakat sığındıkları yer ıssız bir adadır. İlk önce fokları avlayarak karınlarını doyurmak, sonra da kendilerine bir sığınak yapmak zorundadırlar. Bir gün uyandıklarında ise Kurt Larsen’in kıyıya vurup harabe haline gelen gemisini görmüşlerdir.   Adadan kurtulmak için belki de bir şans çıkmıştır.

 

Bir cevap yazın